Bugün Desperate Housewifes isimli dizi de bu geçti... Seçeneklerin insanları güçlü kılacağı aksi bir durumun güçsüz ve zavallı bir duruma düşüreceği söylendi. Ben sık sık insanların seçenekleri olmsaını sevdiğini ve belki de bu yolla elllerindekinin kıymetini bildiklerini ya da kıymetsizliğine hüküm verdiklerini düşündüm. Bir kadının veya erkeğin eşi olmasına rağmen beğenilme arzusu duyacağını düşünüyorum eşinden başka biri tarafından. Hoş gerçi, hayatım boyunca bunun aksi olan bir kadın hayali kurdum. Yani benden başkasını gözü görmeyecek, benim sevgimin ötesinde bir sevgi aramayacak, benim ona verdiğim değer karşısında tüm değer atıflarını anlamsız bulacak bir kadın... Kurduğum hayale layık olma çabası ile yaşadığım hayat belki de beni temiz kıldı. Kurduğum hayalin temizliği benim kirlenmemi önledi. Hayır ben kirlenmedim. Bu benim belki de tek tutar noktam. Tüm arzulara ve dayatmalara rağmen dik kalabildim. Neyse konu bu değil...
Seçeneklerimizin oluşu yani cüzi irademizin oluşu bize anlamlı bir hayat mı sunuyor acaba? Seçim yapabilmemiz mi bizi var ediyor? Bu şekilde mi kendimizi tanımlayabiliyoruz? Yaptığımız seçimler bizi tanımlıyorsa, seçimlerimiz bu kadar önemliyse neden bu kadar çok yanlış seçim yapıyoruzki bile bile? Seçim yapmak istiyor muyuz gerçekten? Bazen sinemaya gitmenin, TVde film izlemenin sebebi olarak bunu görüyorum. Kontrolün ve seçim şansımızın bir an olsun elimizden alınmasını istiyoruz ve akışına bırakmak istiyoruz. Kader denilen şey ve bizim tüm seçim dediklerimizi anlamsız kılan üst mana etkiliyor belki de bizi. Biz sadece istekler ve şekillerden oluşan bir varlık değiliz. Kader bizi etkiliyor. Ama seçim şansı bırakmayarak değil seçim şansımızın olmamasını isteterek. Farkında olmadan. Anlamadığımız bir şekilde hayat kendi yolunu buluyor. Yani bizim içimizde olan ve yaşadığımız bu şey aslında kendi içinde %100 tutarlı. 28/5/2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder