Acaba bizler anlaşılmayı isterken çaresiz bir çırpınış mı sergiliyoruz? Esasında diğer insanlardan farkı olmayanların diğer insanlar tarafından farkının anlaşılmasını istemesi sürekli “beni anlamıyor-değerimi bilmiyor” demesi tek düzeliklerinin bir itirafı mıdır?
Machiavelli sıradağların ve arazinin yapısını anlamak için düzlüğe inmek gerektiği gibi bir prensi anlamak için halktan biri olmak gerektiğini söylemiştir. Kendi dışımıza çıkamadığımız için bizi dışarıdan gören bir insanın görüşlerine mi değer vermeliyiz? Yoksa kendi içinde tutsak ve yine anlaşılmak için çırpınan bu insanların olmak istedikleri halde olamadıkları veya olmak istemedikleri halde oldukları şeyleri yansıttığını mı düşüneceğiz? Peki, bir insan kendi dışana çıkabilir ve kendisine tepeden bakabilir mi? Kendi eksikliklerini kabul eden bir insan acaba bunları kabul ediyor olmanın verdiği güçle mi yine kendisine esir oluyor? Yine bu yüzden midir acaba bizim kabul ettiğimiz bir eksikliğimiz başkası tarafından söylenince rahatsız olmamız? Mesele kendi içimizde yaşadığımız tepelerden kendi içimizdeki ovalar inmek midir? 28/9/2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder