10 Eylül 2010 Cuma

The Fountain (2006)

forum resmi


IMDB
» The Fountain (2006)


Genre: Action,Drama,Romance,Sci-Fi
Tagline: What if you could live forever?
User Rating: 7.7/10 (16,607 votes)
Runtime: 96 min
Awards: Nominated for Golden Globe. Another 2 wins & 14 nominations
Cast (first 5): Hugh Jackman, Rachel Weisz, Ellen Burstyn, Mark Margolis, Stephen McHattie

IMDB: http://imdb.com/title/tt0414993/






İlk olarak kendi aşk tanımım içinde iki insan arasında aşka inanmadığı gibi üstelik sonsuza kadar sürecek aşka külliyen inanmıyorum. Zaten sonsuz kavramını biz kendi kullandığımız kalıplar çerçevesinde anlamamız imkansız. Bu yüzden ben filmi bir aşk filminin ötesinde bir bakış açısı ile izledim. En baştan sona kadar resmedilen ve bence kelimelerin ötesindeki hayatı anlatmaya çalışan sahneler içeriyordu. Beni oldukça tatmin etti bu görüntüler.Yıldızlar, Mayalar , Budizm üzerine atıflar kararlı ölçülerdeydi. Kendine has içine alan bir tılsımı var filmin.Bana göre bir şekilde insanların bir çoğunun istediği ve hayal ettiği sonsuzluk özlemini farklı bir alana taşıyor. Kaynağı mantıktan beslenmeyen bir şeyi mantıkla açıklamaya çalışmıyor ve kendince algı ötesi bir şeyler arıyor sunuyor.

Dediğim gibi film ilk baştan itibaren bir atmosfer yaratıyor ve bu atmosfere sizi sokuyor. Alt metinleri fazla olan filmleri çok sevmem. Bir filmi daha iyi anlamak için açıklamalara ihtiyaç duymaktan da nefret ederim. (Mulholland Dr. filmine selamlar ) Az önce gördüm. Film 3 ayrı zaman diliminde geçiyor şeklinde ifade edilmiş.Ben film hakkında tek bir satır okumadan izledim filmi. Bu yüzden yine kendi algım çerçevesinde yorumlayacağım. Yönetmenin ne kastettiği çok da umurumda değil.

Film 2 ayrı zaman diliminde senkronize bir şekilde gelişiyor. Küre içindeki anlatım ise mecazi anlatım. (Bir zamanlar ruh hakkında düşünürken insan ruhunun bizim anlayamayacağımız başka bir yerde olduğunu düşünmüştüm. Bunun gibi bir şey bence küre olayı.) Ben hayatı 2ye ayırırım:
1-Günlük yaşam
2-Beyinde yaşanan hayat
Buna üçüncü olarak bizim anlayamadığımız anlamaya yaklaştığımız anlarda ise kelimelere dökemediğimiz sezgisel hayat eklenebilir.Farklı zaman ve boyutlarda yaşanan hayatların hikayesi aynı aslında. İnsanoğlunun anlayamadığı o sonsuzluk özlemi kendimce 3e ayırdığım hayatın her alanında kendisini gösteriyor. Her neyse konu bu değil. Filmde sonsuza ulaşmanın vasıtası olarak ölmek ve her şeyde yeniden dirilmek-yaşamak seçilmiş. Bunu sevdiğimi söylemeliyim.SpoilerFilmin (bence) süpriz son sahnesi de (Yüzüğü parmağına takamaması ve çiçeklere dönüşmesi) filmin anlatım tekniğini düşündüğümde oldukça tutarlıydı. Eğer kız çıkıp onunla kucaklasa oldukça komik olurdu benim için.

Film çok fazla krakter incelemelerine girmemiş. Zaten gerek de yoktu. Ana krakterlerin önüne engeller de konulmamıştı. (iş yeri sorunları-ailevi problemler vs ) Asıl hikayeye odaklanılmış ve bunun üstünden gidilmiş. Yönetmenin geçmiş filmlerine göz attığımda gördüm ki, Requiem for a Dream gibi adını çok duyduğum ama izlemediğim bir filmin yönetmeniymiş.Yönetmenin kendine has bir tarzı olduğu açık.

Film Ab-ı hayatı aramak üzerine olsa da çok fazla bilgece sözler içermiyordu. Bu garip bir durum aslında.İşi daha da garip kılan şey bu tür sözlere hiç duyulmaması daha doğrusu eksikliğinin hissedilmemesi. Harbiden bu yönetmeni takip etmek lazım .

Hugh Jackman ve Rachel Weisz benim 2 beğendiğim oyuncu. Rachel Weisz çok acıklı bir yüz ifadesine bürünebiliyor. Ortalama bir oyuncu ama girdiği krakterlerin hakkını veriyor. Hugh Jackman ise bence ortalamanın üstünde bir oyuncu. The Prestige filminde de bunu göstermişti.9/5/2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yoruldum ve sıkıldım

Ben bu hayata dair yıllarca okudum, düşündüm, yazdım. Düşüncelerim, çıkarımlarım muhteşem ya da tartışmaz en doğru falan değildi. Sadece...