10 Eylül 2010 Cuma

Kadınlar neden hayatı daha çok sorgular?

Aslında bu konuyu daha önce düşünmüştüm. Sadece çok önemli olmadığına karar verdiğim için vazgeçmiştim üzerine kafa yormaktan. Şöyle bir düşünüyorum da, hayat üzerine, sevgi üzerine, olması gereken üzerine olan konular kadınların daha çok ilgisini çekiyor. Bu hep böyle oldu. Erkekler bu tür konularda müthiş ilgisiz. Hiç unutmam bu konulardan bahsettiğim bir arkadaş "Sen bunlarla ne kız tavlarsın" demişti. Yani hayatı sorgulamaya dair konular sadece sonunda kız tavlama varsa anlamlı. İlginçlik bu kadarla bitmiyor. Kadınlar bu konularda ilgili olmaya ilgililer ama yazılmış kitaplara baktığımızda düşünürlerin hemen hepsi erkek. Sanki hayatı sorgulama ve anlama gücü 2'ye bölünmüş, yarısı erkeğe yarısı kadına verilmiş. Erkeklerin %1'lik kısmı bu sorgulama ve anlama isteğinin %49'unu paylaşmış, geriye kalan %49'luk kesim %1'i paylaşmış... Yani erkeklerin küçük bir kısmı büyük bir sorgu gücüne sahipken geriye kalanlar bu konuda ilgisiz... Kadınlar ise kendilerine düşen bu %50'lik kısmı eşit olarak paylaşmış. Bu yüzden hayata dair sorgulamaları var ama bir türlü çok büyük eserler ortaya koyamıyorlar...

Tabi bu dediğim şey fantastik bir şey. Bir yerden edindiğim bir bilgi falan değil. Sadece bana öyle geliyor. Aslında çok iyi sorgulanması gereken bir olay bu... Kadınlar hayatlarına mana katma peşindeler. Hayata dair bir dertleri var. Belki de yanılıyorumdur. Onlar da erkeklerde aradıkları anlamı, bulamadıkları için bu tür şeylerle ilgileniyorlardır??? Ama işin erkek cephesine baktığımızda erkek kadında bir mana falan aramıyor. Sadece üreme güdüsü ile hareket ediyor ve bu istek amaca ulaştıktan sonra geriye pek bir şey kalmıyor. Soyun devamı olayı yani... Sadece cinsellik olarak ele alarak basitleşmeyin. Alt metinlere bakıyoruz.

Peki bu sorgulamalar işe yarıyor mu kadında?Yani hayatını daha anlamlı yaşayabiliyor mu? Sanmıyorum. En azından tanıdığım, bildiğim daha önce bu konularla çok ilgili olan kadınların evlilik sonrası yaşamlarına baktığımda büyük bir farklılık göremiyorum. Kadın işte... Sorun çözmek ve sorun yaratmak üzerine uzman bir varlık...Belki sorunları sevdikleri için en büyük sorun olan "hayat"la bu kadar ilgililerdir...

Kadınlar tarih boyunca horlanmış ve eziyet görmüş. Bu bir sır değil. Zamanla daha iyi bir hale gelmiş olsa da kadının statüsü, kadının şu anda da hakettiği muameleden daha kötüsünü gördüğü aşikardır.Elbette bunlar hayatı sorgulamaktansa "kendi hayatını sorgulamaya" yol açıyor. Bu iki kavramı ben ayırıyorum. "Hayat" kelimesi çok farklı düzeylerde anlamlara sahip. Dinsel anlamından tutun, insan olma, kendini tanıma, günlük meşgalelere kadar bir sürü farklı boyutta anlamlara sahip. "Ben neden bu hayatı yaşıyorum? Neden varım? Nasıl yaşamalıyım?" türünden sorular ile, "Neden eşim bana eziyet ediyor, neden babam annem giyimime kuşamıma karışıyor" diye sormak farklı şeyler. Bir düşünür der ki, "kendi hayatını kendisi idame ettirecek düzeye gelmeden düşünsel anlamda hayatı sorgulamanın manası yoktur."

fabla senin söylemiş olduğun sorunlar elbette ki önemli ve yaşayan için zor şeyler. Bunları hiç yaşamamış biri olarak seni anladığımı iddia etme küstahlığında bulunmayacağım. Bu hayatın zor olduğunu hep söylüyorum. Ve evet katılıyorum kadın için daha zor. Ama köşeye sıkışıp vaz mı geçeceğiz? Sürekli olarak yaşanan kötü şeylerin esaretinde huzursuz ve mutsuz mu olacağız? Bence asla çözümsüz değiliz. Asıl sorun insanların iyi olmasını beklemekte. Böyle bir şey yok. İyi olan biz olacağız. Beklentiler insanları mutsuz ve huzursuz kılan şeylerdir. Neyi bekleyeceğimizi, neyi hayal edeceğimizi iyi düşünmek lazım.

Beni insanlar "gamsız" olarak tanımlar. Çünkü onların kafaya taktıklarını ben hiç takmam. Bana olumsuz bir tavırda mı bulunuldu? Karşılığını veririm. Birisi beni ezmeye mi çalıştı? Ben onu ezerim. Ve en önemlisi bu hayatta elimde olmayan şeyleri kabullenirim. Babamı, annemi akardeşlerimi ben seçmedim. Bunlarla doğdum. Onlarla bir sorun yaşadığım zaman bu düşünce bana rahatlık veriyor. Çünkü beni bu hayatta var eden ve tanımlayan şey onlar değil. Bunun farkına vardıktan sonra artık ailemle hiç sorun yaşamaz oldum. Çünkü beni tek var eden şeyin onlar olduğunu düşününce en ufak bir olumsuzlukta yıkılıyordum. Herkes de öyle. Kendisi varolamadığı için aile- eş-dost-çocuk ile varolmaya çalışıyor insanlar. Onlar da bir şekilde olumsuzlukta bulununca temelsiz yapı gibi kolayca yıkılıyor. Kendimizi anlamalı ve en önemlisi kabul etmeliyiz.Kimiz, ne istiyoruz? Ama evlenince ve kendi çocuğum olunca onlarla yaşayacağım sorunların sorumluluğunu üstüme almayı bilirim... Çünkü benim tercihlerim... Bunları ayırmak asıl mesele... Önemli olan kendi hayatının sorumluluğunu alabilmek. Bunun için de bu hayatta güçlü olmak önemli. Ve insana asıl güç veren şey kendi hisleridir. Eğer hayatınız boyunca çok fazla yanlış yapmışsanız bu hatalar sizi güçsüz kılar. Bu hayatta dimdik başını eğmeden duramıyorsa bir insan bunun sebebi diğer insanların zalimliğinden ziyade kendisinin yetersizliğidir. Mutlu olamayan bir insanın mutlu olamama sebebi kendisini mutlu olmaya layık görmemesidir.Ben asla kendimden daha aşağı durumdakilere bakarak rahatlamam. Bu bana yapay gelir. Her insan zorluk çekmiştir bir şekilde. Çok fazla acı çekenler olabilir. Zorlu şartlarda büyümüş, açlık ve eziyet görmüş de olabilir bir insan. Ama bütün bunlara rağmen bu hayatta sevilecek bir şey bulunabilir.

Böyle konuları kaç erkekle konuşabilirim ki ben? Çok sınırlı. Çünkü kadın erkeğe göre çok daha karmaşık. Erkek daha düz... Erkek için sonuç önemli. Kadın için neden. Aslında bir şekilde birbirlerini tamamlıyorlar.

Kadın konusu uzun konu...Bitmez... Çok üstünde durmamak lazım :D 21/3/2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yoruldum ve sıkıldım

Ben bu hayata dair yıllarca okudum, düşündüm, yazdım. Düşüncelerim, çıkarımlarım muhteşem ya da tartışmaz en doğru falan değildi. Sadece...