» The Last King of Scotland (2006) | |
![]() | Genre: Drama,History,Thriller Plot Outline: Based on the events of the brutal Ugandan dictator Idi Amin's regime as seen by his personal physician during the 1970s User Rating: 7.8/10 ![]() ![]() Runtime: 121 min / USA:123 min / Canada:121 min Awards: Won Oscar. Another 26 wins & 13 nominations Cast (first 5): Forest Whitaker, James McAvoy, Kerry Washington, Gillian Anderson, Simon McBurney IMDB: http://imdb.com/title/tt0455590/ |
Filmin ilk yarım saatlik hatta 1 saatlik kısmını izlediğimde yağı alınmış hayat resmi çizen bir film izleyeceğimi düşündüm. Afrikaya kendince "fark yaratmaya" gelen, esasında (bence) batının birey olma dayatması karşısında yalnızlaşan ve kendini değersiz ve yararsız hisseden bir insan portresi ile başlıyor.Beni film boyunca rahatsız eden şey kurgudaki tutarsızlık oldu. Dediğim gibi ilk başta Blood Diamond filminde resmedilen Afrika yerine her şeyin güllük gülüstanlık olduğu beyazların mutlu bir şekilde "dünyayı kurtardığı" yer resmedilmiş. Elbette sorunlardan bahsediliyor ve imkansızlıklar dile getiriliyordu (Yeterli tıbbi malzeme olmaması gibi) Ama çizilen hava Blood Diamond filmi ile birebir zıttı. Aslında filmin Afrika algısına karışma ehliyetinde değilim. Sonuçta o coğrafya hakkında bilgim yok. Sadece kulaktan dolma şeyler. Benim takıldığım nokta filmin en başında çizdiği Afrika anlatımı ile filmin bitiminde bırakmaya çalıştığı Afrika izlenimi arasındaki tutarsızlık.
Dr. Nicholas Garrigan karakteri de tutarlı olarak resmedilememiş. Silik bir insan gibi görünen Dr. Nicholas Garrigan birden ölüme meydan okuyabiliyor. Aynı şekilde General Idi Amin Dada karakterinin üzerinde de yeterince çalışılmamış. General Idi Amin Dada'yı izlerken bunun fazla göze batmamasının tek sebebi bence Forest Whitaker'ın harika oyunculuğu. Resmen karakteri kurtarmış. Eğer bunlar karşısında "bu film gerçekleri anlatmaktadır ve anlatılan kişiler aynen böyledir" denecekse o zaman ben de bunu yapmanın karakteri derinlemesine incelemeden orataya koymak değil Profosyenel bir analiz ile bu gerçek kişilerin tutarsızlık nedenlerinin ortaya koyulması olduğunu söylerim.Yani tutarsızlıklar tutarlı bir şekilde yansıtılmalıydı.

Filmdeki Sarah Merrit karakterinin X-Files'daki Scully olduğunu az önce öğrendim ve müthiş şaşırdım. Hiç mi hiç benzemiyor. Sarah Merrit karakterinin bu filme ne kattığı da ayrı bir konu. Sadece güzel bir cümlesi vardı aklımda kalan.
"Sadece bazen böyle iyi bir adamla evliysen, bu kendini pislikmişsin gibi hissettirir."
Müthiş bir söz. İnsanların iyi olana ihanetinin sebebini bir açıdan açıklayan bir söz.Kendi yetersizliği karşısında yapacak bir şey bulamıyor ve kendisi gibi yetersiz (kötü!) olana atılıyor.Bir nevi ... gibi... Kelime bulamadım. İnsan garip mahluk. Kimisi kendisini iyiye ve güzele layık görmediği için çirkin ve yanlış olanın kollarına atılır. (Kendisini mutlu olmaya layık görmeyen (ve gerçekten de olmayan) insanların mutsuzluğu bir yaşam biçimi olarak seçmesi gibi) Kimisi de kendisinde olmayanı aradığı ve özlediği için güzeli etkilemeye, baştan çıkarmaya çalışır.
Filmdeki kamera geçişlerini ve görüntü seçimlerini de sevmedim. Özellikle kamera geçişleri beni rahatsız etti. Adamın eli göbeğine gidiyor göbeğini gösteriyor. Yok yani o sahnede göbeği göstermenin önemi ve anlamı olsa içim yanmayacak. İlk bir kaç kere böyle anlamlar aradım, sonra aramayı bıraktım

Bütün bunlara rağmen filmin çok iyi senaryosunun olması filmi sevmeme yetti. 7/10 veriyorum.
26/4/2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder