10 Eylül 2010 Cuma

2 Days in Paris (2007)

ahttp://img143.imageshack.us/img143/4041/1198019027divxplanethq9.jpg

Filmi az önce izledim. Before Sunset benim en sevdiğim 3 filmden biridir.Bu yüzden bu film bir anlamda 1-0 yenik başlıyor. Çünkü ister istemez her sahnede Before Sunset ile kıyasladım. Maça 1-0 yenik başlaması bir tarafa iyice fark yedi.Before Sunset ile kesinlikle kıyaslanamaz. Kendi sinema algımdan çıkıp yorumlamaya çalışırsam ortalama bir ilişki filmi diyebilirim.Çok şey beklenmeden izlendiğinde keyifli gelebilir. Marion krakteri tam anlamıyla beni kendinden nefret ettirdi. Julie Delp'nin bu filmde her şeye hakim olduğunu bildiğimize göre oyunculuk anlamında da bir senaryo-oyunculuk farklılaşması olmadığını kabul edebiliriz. (Ne acayip bir cümle oldu. blink.gif )

Before Sunset filminde aslında tam olarak başlamamış bir ilişki söz konusuydu. Zaten ben romantik filmlerde ilişkinin başlangıcının anlatıldığı bölümlere bayılırım. Sanırım bunun sebebi de ortaya tam olarak beklentilerin ortaya konmamış olması ve iki tarafında karşısındakini biçimlendirmeye çalışmaya başlamamış olmasıdır. Başlangıta her iki taraf da kendisini ortaya koymaya çalışır. Bunu çeşitli şekillerde yapabilir. Ya olmak istediği (belki de olamadığı) kişiymiş gibi davranır (belkide bu insanı iyiye götüren bir şeye dönüşebilir), ya karşısındaki insanın isteklerini kestirmeye çalışarak onun biçtiği kalıba girmeye çalışır, ya da tüm bunlardan sıkılmıştır ve sadece olduğunu düşündüğü kişi olarak kendini ortaya koyar. Before Sunset'te yapılan bence üçüncüsüydü. Her iki taraf da çok net olarak kendisni ortaya koyuyordu. Bu filmde 2 yıllık bir ilişki söz konusu. Bu yönüyle Before Sunset ile kıyaslamak haksızlık olabilir esasında. Sonuçta yıpranmışlık ve bir şeylerin tüketilmişliği söz konusu oluyor. Yani bu noktada da tıkanıp kalıyorum zira uzun süreli ciddi bir ilişki yaşamışlığım yok. tongue.gif ( ohmy.gif ) Yaaaa... biggrin.gif "Ne ahkam kesiyorsun o zaman, adam sen de! " diyerek pencereyi kapatmamış olanlar için devam edeyim... Filmin benim için can alıcı noktalarından birisi ikisinin kanal yanında tartıştığı sahneydi. Kız "ben kötü bir şey yapmadım" dediğinde adam harika bir cümle kurdu..."Senin için neyin kötü olduğunu nerden bilebilirim?" Aslında bu karşısındaki insanı tanımadığının bir itirafıydı. Ya ben şunu anlamıyorum. Filmin sonunda da geçen bir muhabbetti bu. Sanki resmen acı çekmek zorundaymışız gibi... Zorla da olsa ilişkiyi sürdürmek zorundaymışız... %60ından nefret etsen de devam etmek gerekiyormuuş. Bir bakışı falan siliyormuş her şeyi... Hadi ordan!!! Hiç bir şeyi sildiği mildiği yok. Bunları yaşamak zorunda olduğumuza kim, ne zaman, nasıl karar vermiş anlamış değilim. İki insanın ilişkisini sevgiyi test etme aracı olarak kullanmaya devam ettiğimiz sürece bu saçmalıklar yaşamaya devam edecek sanırım. Bir insanı sevmek başka bir şey, onunla uyum içinde saygın bir biçimde yaşamak başka bir şey olsa gerek.

Filme 10/6 veriyorum...5.5 bile olabilir. thinking.gif 8/3/2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yoruldum ve sıkıldım

Ben bu hayata dair yıllarca okudum, düşündüm, yazdım. Düşüncelerim, çıkarımlarım muhteşem ya da tartışmaz en doğru falan değildi. Sadece...