Sadece özgür olanların sevgisi gerçektir. Ve sadece her şeyden vazgeçebilenler gerçekten özgürdür.
Şöyle bir düşünüyorum da, lise zamanları üniversiteye hazırlanmam gerektiği halde çalışmadım. Benimle aynı düzeyde olan sınıf arkadaşlarım ortaklaşa Çukurova Tıpa giderken ben 18 Fen tercihi arasında bir tek olan TM tercihi olan Maliyeye gitttim. Bir anlamda hayal kırıklığıydı aslında.Tıp istediğimden falan değil. O zamanlar da ne istediğimi bilmiyordum. O zamanlar da hiç bir şey bana yetmiyor ve anlamlı gelmiyordu. Hayal kırıklığıydı çünkü küçücük çocukkenden beri benden hep büyük bir şeyler bekledi insanlar . Hikayemi uzatabilrim. Ama işin magazinsel yanı bunlar. İlginç olan şu; insanların beklentilerine cevap vermemem bir tarafa insanlar benden büyük şeyler beklemekten vazgeçmedi. Ben küçük ve basit bir hayat istemiştim ve razıydım sanırım. Ama yine ilginç bir biçimde ben de büyük bir şeyler beklemeye devam ediyorum. Tek fark, ben artık bu "büyük şey"in maddi olmadığını anladım. Huzur ve hissi manada büyük bir şeydi bu... Şu an yaşadığım şeyi kasttetmiyorum. Daha başka bir şey. Birilerine, ne bileyim çocuğuma ve etrafımdakilere aktarabileceğim bir şey... Bunları yazmak şundan aklıma geldi. salona geçtim ve düşündüm. 3 saattir boş boş tavla oynuyorum nette. Kendimi suçlamaya hazırlanırken durdum ve "yahu iyi de yapmam gerektiği halde yapmadığım bir şey yok ki.Ne hazırlanmam gereken bir sınav var.Ne de kendimden başka birinin sorumluluğu... " Ya arkadaşlar ben hep rahat bir insan oldum. İnanmak zor gelebilr ama bende pişmanlık yoktur. Neden şöyle şöyle yapmadım diye kendimi yemem asla. Ummadığım bir şekilde hayatım hep iyiye gitti. İstediğimden daha iyisi oldu ve bu durum bana bir şekilde istemeyi bıraktırdı. İstemeyi bıraktırdı derken otomatik bir şekilde olan istemeyi kasttetmiyorum. İstemek, içinden geçirmek ve "olsaydı" demekten öte bir şeydir. Duaya dönüşen istemeyi kasttediyorum ben.
Geçenlerde bana kullanmam için iş yerinden laptop verdiler . Beklenmedik bir şeydi aslında. Ben talep etmedim. Ama laptobu alınca aklımdan "odamızdaki amir gelince laptoba ihtiyacı olacak acaba bunu geri isterler mi" gibi abuk bir düşünce geçti. Böyle şeyler gelince kendi içimde o şeyden vazgeçerim. Gitsin derim. Zira bırakmazsam beni esir eder. Yani o düşünce gelir gelmez beynimde o laptobun olmasını ya da olmamasını farksız kıldım. Sonra insanalrı düşündüm. Ne bileyim yan odada milletin masa kapma yarışını... Bunun için ağlayan bayanı...Öylesine alışmış ki insanlar kendisini sahip oldukları ile tanımlamaya... Sahiplik arttıkça kölelik artıyor. Kazanımlar onlardan vazgeçebilenler için gerçekten kazanımdır. Bunun farkında değiller. Vazgeçebilmek... "Hiçbir şey vazgeçilmez değildir" düsturunu,bunun papağanlığı yapmayı bırakıp hayatına nakşeden insanlara selam olsun. Onlar sahip olma derdinde değillerdir. Sahipliğin esareti getireceğini bilirler. Özgürdürler... Ve sadece gerçekten özgür olanlar sevebilenlerdir. Gerisinin ki birbirinin üstüne çıkmış şekilde gördüğümüz bok böceğinin aşk oyunundan daha değerli değildir. 17/3/2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder