İnsanı anlamak istiyorsak bu acıyı anlamamız gerekiyor. En depresif filmlerde karşıma çıkıyor bu söz. Saçı başı dağınık hiçbir şey başaramadığını ve kimse tarafından umursanmadığını sevilmediğini düşünen karakter yakaraşını ve isyanını bu cümle ile bitiriyor: Şimdi ölsem kimsenin umurunda olmaz. Kendi yargılarımla insanları yargılamayı bırakmaya çalıştığım için "öldükten sonra bunun ne önemi var ki? Zaten mutlu sona ulaşmışsın" diyerek yaklaşmayacağım olaya. Anlaşılan o ki henüz yok olmayı isteyecek kadar varolmamış. (Yine de yargılayayım)
Kendini düşünen ve bencil birisi miyim diye düşünüyorum zaman zaman. Yani bu sorgulama sonucunda büyük bir değişim geçireceğim hayatımı yeniden planlayacağım falan yok ama durum tespiti yapmadan da duramıyorum. Yoksa öyle de olsa böyle de olsa farkeden bir şey yok. Ne benim için ne insanlık için... Ailem dışında çok fazla insanı kafaya takmam. Aklıma düşen insanların ise beni düşünüyor olmaları sebebiyle onları düşündüğümü farzederim. Benim için daha mantıklı duruyor. Narsistliğin tanımıdır belki de bu. Dedim ya, ne önemi var ki bu tanımların. Ya da kimin için önemi var? Önemsediğim insanların mutsuz olmaları acı çekmeleri beni etkiler elbette. Ama sadece bu kadar. Bana hayatlarında yer açmaları beni önemsiyor olmaları, benimle bir şeyler paylaşmayı isteyip istememeleri hiç umurumda olmuyor. Onların bana ihtiyaç duymadan yaşayıp mutsuz olmadıklarını bilmek benim için benim için yeter şartın ötesinde ulaşılabilecek en büyük hedef. Hep bir tarafı orman olan deniz kenarında ahşap bir evde tek başıma yaşadığımı hayal ediyorum. Issız bir ada falan değil. İnsanları olan, bir işte çalışabileceğim bir yer. Yalnızca tüm bağlılıklardan kurtulmak istiyorum. Yoksa insanların içinde bir değer üretmekten çalışmaktan vazgeçmiyorum. Bunlar beni tamamlayan şeyler.